Jean Bodin
Jean Bodin, 16. yüzyıl Fransız düşünürü ve hukukçu olarak bilinir. Bodin, siyaset felsefesi ve hukuk teorisi alanında önemli katkılarda bulunmuş bir düşünürdür. En ünlü eseri olan “Devlet Üzerine” (De la République) adlı kitabıyla tanınır.
Jean Bodin, 1530 yılında Angers, Fransa’da doğdu. Hukuk eğitimi aldıktan sonra, Paris’te hukuk profesörü olarak görev yaptı. Bodin’in düşünceleri, dönemin siyasi ve toplumsal sorunlarına yanıt olarak ortaya çıktı. O dönemde, Fransa’da siyasi otoritenin sınırları ve hükümetin doğası üzerine tartışmalar yoğundu.
Bodin’in en önemli eseri olan “Devlet Üzerine”, 1576 yılında yayımlandı. Bu kitapta, Bodin devletin doğasını, yetkilerini ve sınırlarını ele aldı. Bodin’e göre, devletin temel amacı, toplumun düzenini sağlamak ve halkın refahını korumaktır. Devletin egemenlik yetkisi mutlaktır ve hiçbir otorite üzerinde üstünlüğü yoktur.
Bodin, aynı zamanda egemenlik kavramını da geliştiren düşünürlerden biridir. Ona göre, egemenlik, devletin en yüksek otoritesidir ve hiçbir sınırlama veya denetim altında olmamalıdır. Egemenlik, devletin iç ve dış politikalarını belirleme yetkisini ifade eder.
Jean Bodin’in düşünceleri, çağdaş siyaset felsefesine ve hukuk teorisine büyük etkiler yapmıştır. Devletin egemenliği ve yetkileri üzerine yaptığı analizler, modern devlet anlayışının temelini oluşturmuştur. Bodin’in düşünceleri, siyasi otoritenin sınırları ve devletin doğası üzerine yapılan tartışmalara önemli bir katkı sağlamıştır.
Jean Bodin Devletin Altı Kitabı
Devlet Üstüne Altı Kitabı’nda mutlak monarşiyi “kralların tanrısal hakları” kuramı yerine laik düşüncelerle ördüğü egemenlik kuramı ile savundu.
Mutlak monarşiyi dinsel temellere dayandıran “kralların tanrısal hakları” kuramına karşılık mutlak monarşiye dinsel olmayan laik bir kuram armağan etmiştir. Ayrıca onun dine inanmamakla birlikte büyücülüğe inanması oldukça şaşırtıcıdır.
Bodin’de Aritokrates gibi devletin amacını araştırmakla başlar. Devletin amacı yurttaşlarının iyiliğini, mutluluğunu huzurunu, güvenliğini sağlamaktır der. Bundan sonra devletin kaynağını araştırmaya girişir. Bu nokta da devletin kaynağı ailedir der. Ayrıca devleti de aileye benzetir. Babanın aile içindeki rolünü devlete vermektedir.
Egemenlik Kavramı, Siyasal düşünün odak noktası egemenlik kavramıdır. Kralın egemenliğini ailedeki babanın egemenliği gibi mutlaktır. Kimse egemeni sınırlayamaz eğer sınırlıyorsa o kimse egemen sayılmaz. Bodin egemenliğin aristokratlara ya da halka verilebileceğini ancak bunun anarşiye yol açabileceğini söyler. Bu yüzden en iyi yönetim olarak mutlak monarşiyi savunur.
Bir ülkede tek bir egemen olur. Eğer birden fazla varsa o ülkede devlet düzeni olmaz. Bu yüzden egemenlik bölünmez. Egemenin buyurma gücü süreklidir. Bu yüzden egemenlik süreklidir, Egemenlik sınırlanamaz, egemenden yasalara uyması istenemez bu yüzden egemenlik mutlaktır.
Ancak insan yasalarıyla sınırlı olmayan egemen doğa yasası ile sınırlıdır.
Doğa yasası, Tanrının meleklere, meleklerin insana, insanın hayvana, ruhun bedene egemen olması, buna karşılık bedenin akla bireyin memurlara, memurların krallara, kralların tanrıya boyun eğmesi olduğunu söyleyerek. Bunun eşitsizlikçi bir hiyerarşi olduğunu ifade eder.
Egemenlik krala aitse, mülk aileye aittir. Özel mülkiyet bir doğa yasasıdır. Egemenin ona saygılı olması gerekir. Monarka mutlak egemenlik veren Bodin mülkiyeti onun egemenlik sınırları dışında bırakmıştır.
Aristokrates’ten etkilenerek çevre koşulları ile yönetim biçimlerini arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Kuzeyin soğuk havasının insanları aptal ama güçlü yaptığını, bu nedenle onların boyunduruk altına girmeyip demokrasiyle yönetildiğini; Güneyin sıcak ikliminin insanları zeki ama tembel yaptığını, bu nedenle tiranlık yönetimine boyun eğdiklerini; Orta iklim kuşağının ise insanları hem zeki hem de dinamik yaptığını, bu nedenle en iyi düzen olan monarşiye sahip olduklarını söyler.
Ayrıca o Devrimi egemenliğin yer değiştirmesi olarak tanımlamıştır.