Osmanlı Devleti Deniz Teşkilatı
Osmanlı Devleti deniz teşkilatı, Osmanlı İmparatorluğu’nun denizlerdeki gücünü ve kontrolünü sağlamak amacıyla kurulan bir askeri ve idari yapıyı ifade eder. Osmanlı Devleti’nin deniz teşkilatı, Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz ticareti, savunması ve fetihlerinde önemli bir rol oynamıştır.
Osmanlı Devleti’nin deniz teşkilatı, 14. yüzyılda kurulan Osmanlı Donanması ile başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz gücünü artırmak amacıyla, denizcilik yeteneklerine sahip olan kişilerin toplanmasıyla oluşturulan bu donanma, zamanla gelişerek büyümüştür. Osmanlı Donanması, Akdeniz, Ege Denizi ve Karadeniz’de faaliyet göstermiştir.
Osmanlı Devleti’nin deniz teşkilatı, denizcilik yeteneklerine sahip olan kişilerden oluşan bir hiyerarşik yapıya sahipti. Bu yapıda, denizciler, kaptanlar, amiraller ve denizciliğe ilişkin diğer görevlerde çalışan personel bulunmaktaydı. Deniz teşkilatı, donanmanın yönetimi, gemilerin bakımı ve onarımı, deniz seferlerinin planlanması ve deniz ticaretinin düzenlenmesi gibi görevleri yerine getiriyordu.
Osmanlı Devleti’nin deniz teşkilatı, deniz savaşlarında da önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı Donanması, çeşitli deniz savaşlarında başarılar elde etmiş ve Osmanlı İmparatorluğu’nun deniz hakimiyetini sağlamıştır. Özellikle 16. yüzyılda Osmanlı Donanması’nın Akdeniz’deki gücü, Venedik ve İspanyol donanmalarıyla rekabet içinde olduğu dönemde zirveye ulaşmıştır.
Osmanlı Devleti’nin deniz teşkilatı, deniz ticaretinin düzenlenmesi ve güvenliğinin sağlanması açısından da önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, deniz yollarını kontrol ederek, Akdeniz ve Karadeniz arasındaki ticaretin gelişmesini sağlamıştır. Ayrıca, Osmanlı Devleti’nin deniz teşkilatı, korsanlıkla mücadele etmek ve denizlerde güvenliği sağlamak amacıyla da faaliyet göstermiştir.
Denizlerde Teşkilatlanma Başlıyor
Osmanlı Devleti Bahriye Teşkilatı, kuruluş itibariyle bir kara devleti olan Osmanlı Devleti, fetihlerle sınırlarını genişlettikçe denizle tanıştı. Özellikle Karasioğullarının Osmanlı’ya tabii olmasıyla deniz gücüne sahip oldu. Zira o dönemde bir cihan devleti olmayı planlayan bir devlet için denizlere hakim olması zaruriydi.
Osmanlı Devleti Karesi, Saruhan, Aydın, Menteşe, Candaroğullarını kendisine dahil etmesi ile bunların donanma ve tersanelerinden yararlandı. Karasioğullarından geçmiş olan Karamürsel tersanesinde ilk kez gemi yapılmıştır. Diğer taraftan Osmanlının inşa ettiği ilk tersane Gelibolu tersanesidir. 1390 yılında yapılan bu tersane Osmanlı’nın yayılma alanına doğru son derece stratejik bir konumdaydı. Bu tersanelerin yanında Edincik’te ve Bizans’tan alınan İzmit’te tersanesi mevcuttu. Osmanlı Rumeli’ye yerleştikten sonra Boğazı ve Marmara sahillerini korumak için Gelibolu Tersanesi mühim rol oynadı.
Tersanelerden sonra donanma oluşturuldu ve yavaş yavaş denizlerde kendini göstermeye başladı. Yıldırım Bayezid zamanında Batı Anadolu’daki beylikleri ortadan kaldırınca ilk donanma faaliyeti başladı. 1390 yılında Gelibolu’da bir tersane kuruldu. Sakız ve Eğriboz adalarını vurmaya başladılar. Böylece Venedik ile gerginlikler artmaya başladı. Osmanlı denizcilerinin ilk mücadelesi Yıldırım Bayezid zamanında Busiko’nun, Çanakkale Boğazı’na saldırması ile gerçekleşti. Fakat bu savaşta 18 parçadan oluşan Türk donanması yenildi. Bundan sonra Çelebi Mehmet zamanında Osmanlı donanmasında gelişme yaşandı. Bu dönemde Çalı Bey kumandasında Venedik ile savaşıldı. Yaklaşık 30’u geçkin gemiden oluşan donanma ile Venedik cevap verildi. Ancak Osmanlı donanması bir kez daha mağlup oldu. II. Murat zamanında Osmanlı donanması Karadeniz’de faaliyette bulundu. Trabzon Rum imparatorluğunu vergiye bağlandı.
Osmanlı Devleti Bahriye Teşkilatı Fatih döneminde Türk donaması Ege ve Akdeniz’de önemli rol oynadı. Adalar alındı. Venedik ile yapılan savaşlar donanmaya öneme verilmesini gerektiğini gösterdi. İstanbul kuşatmasında 350 parçaya yakın gemi bulunması donanmaya verilen önemin en güzel göstergesi oldu.
II. Bayezid döneminde denizlerdeki güç önemli derece arttırıldı. Bu dönemde Kemal ve Burak Reisler deniz leventliğinden gelme özellikleri ile katkı sağladılar. Bu dönemde Osmanlı deniz gücü Venedik’i geçti. Memluklere yardım gönderildi. Bu dönem Osmanlı’nın denizlerde en güçlü olduğu dönemdir.
16. yüzyıl, Yavuz ve Kanuni devri, Osmanlı denizciliğinin en gelişmiş zamanlarıdır. Bunda Barboros Hayreddin Paşa’nın rolü büyüktür. Aynı zamanda Selman Reis, Turgut Reis ve Kılıç Ali Reis’in tecrübelerinden de yararlanıldı. Bu dönemde bir Kanal planı olsa da gerçekleştirilemedi Süveyş’e ayrı bir donanma bulundurma daha kolay ve ucuz bulundu. Bu dönemde Portekiz saldırılarına maruz kalan Müslümanlara yardım edildi. Portekizlilere karşı birçok sefer düzenlenmiştir bu seferlerde ciddi başarılar kazanılmasa da Portekizlileri nispeten caydırdığın görüyoruz. Piri Reis, Hindistan’a sefer düzenleyen donanma komutanlarından birsidir. Hürmüz ele geçirmiştir. Portekizlilerin geldiğini duyunca kaçtığı rivayeti idamına sebep olacaktır. Kitab-ı Bahriye en önemli eseridir dünya haritasını çizmiştir. Seydi Ali Reis de yolculuğunu Miratü’l Memalik adlı eserinde yazmıştır. Miratü’l Memalik Hint deniz seferini anlatan önemli bir eserdir. Selim döneminde ise Açeye teknik elmanlar gönderiliyor. Hint’teki başarısızlık okyanus koşullarının farklı olmasıdır.
17. yüzyılda Kıbrıs’ın alınması önemli bir gelişme fakat daha sonra Osmanlı donanması İnebahtı savaşında hezimete uğradı. Bundan başka Girit’te alınmıştır. Fakat kuşatma 25 yıl (1645-1669) sürmüştür.
III. Selim döneminde donanma siyaseti yeniden ele alındı. Yeni donanma oluşturuldu. II. Mahmut döneminde buna devam ettirilmedi. 1827’de donanma Navarin’de yakıldı. Fakat 1829’da zamanın en büyük harp gemisi yapıldı. (Mahmudiye Kalyonu) Sultan Abdülaziz zamanında Osmanlı donanması dünyanın üçüncü büyük deniz gücüne ulaştı. Avrupa’dan zırhlı gemiler alındı. Fakat bu siyaset II. Abdülhamit zamanında aynı ölçüde devam ettirilmedi. Abdülaziz döneminde Osmanlı donanması dünyanın en büyük 3 donanması olarak nitelendiriyor. Ancak daha sonraları sanayi ve teknolojik gelişmelerde gemi teknolojileri takip edilemedi.
Osmanlı’da Korsanlık
Günümüzde yasa dişi soygunculuk yapan denizciler olarak gürlüyor. Ancak, Osmanlı Devleti Bahriye Teşkilatı Klasik dönemide böyle bir anlamı yoktu. Mensubu olduğu devletin denizlerdeki faaliyetlerini yürüten unsurlardı. Akıncılar karada ne ise korsanlar da denizde o idi. Türklerde “deniz gazileri” anlamında ilk korsanlık faaliyetleri Çaka Bey ile başlar.
Osmanlı Devleti’nde Tersaneler
Gelibolu Tersanesi: Osmanlı’nın ilk muntazam tersanedir. Yıldırım Bayezid zamanında Saruca Paşa’nın nezaretinde Gelibolu’da 1390’da yapılmıştır. Burası deniz faaliyetlerinin yürütme merkezi olan Kaptan paşa eyaletinin merkezi idi. Osmanlı donanması Gelibolu sancağına bağlıydı.
İstanbul Tersanesi: Burayı Fatih Sultan Mehmet İstanbul fethinde sonra yaptırmıştır. Kanuni döneminde bu tersane daha da büyütülmüştür. Bundan sonra mükemmel bir tersane haline gelmiştir.
Süveyş Tersanesi: Mısır ve Kızıldeniz’i elde ettikten sonra Hint ve Umman denizlerinde faaliyetlerinde bulunan Portekiz saldırım durdurmak için Memluk zamanında faaliyette bulunan Süveyş tersanesini kullandı. Süveyş donanmasını ilk defa Mısır Beylerbeyi Hadım Süleyman Paşa oluşturdu. 16. yüzyılın son yarısında Osmanlıların Yemen, Habeş ve Basra havalisini ele geçirmesiyle güçlü bir donanma gerekiyordu. Bu donanma Hindistan sahilinde gitmiş ve Portekizlerle savaşmıştır. 1568 yılında Süveyş kanalı açılması düşünülse de açılamamıştır. Mısır’ın fethi ile Selman Reis Osmanlı donanmasına geçmiştir.
Tuna Kaptanlığı ve Ruscuk Tersanesi: Osmanlı Devleti Macaristan’ ı işgal ettikten sonra Tuna nehrinde donanma bulundurdu. Tuna Kaptanlığı oluşturdu. Tuna Kaptanlığı iki mıntıkaya ayrılır. Bunlardan biri Vidin’e diğeri Budin eyaletine kadar olan bölgedeki gemi ile kayıklar’ kontrol ederdi. Onar fırkate ile bin kadar Bahriye azabı nehirde gezerek emniyeti sağlardı. 1699’da Macaristan’ın Avusturyalılara terk edilmesi ile Tuna büyük kaptanlığı bire indi. Rusçuk sahilinde bir tersane olup Tuna gemileri burada kışlardı.
Birecik Tersanesi: Osmanlılar 16. yüzyılın sonlarında Basra havalisini muhafaza etmek için Birecik’te bir tersane kurarak burada bazı gemiler yaptılar. Fırat’ın, debisi az, ulaşımı zor olduğu için basit düzenekte gemiler yapıldı. Bunlardan başka Sinop’ta ve Izmit’te de tersane mevcuttu.
Tersane Ricali
Kaptanpaşa: Donanmanın başkumandanıdır. Kaptanlık eskiden Gelibolu Sancakbeyi olana verilirdi. Barbaros Hayreddin Paşa’dan itibaren beylerbeyi rütbesindeki ümeraya verildi. Eğer Kaptan Paşa vezir değilse payesi Cezayir Beylerbeyiliği’dir. Bazen daha da yüksek paye ile verilirdi. Kaptanpaşaların mutlaka denizcilikten yetişmeleri gerekmiyordu. İdare yeteneğine sahip olması yeterliydi. Kaptanpaşa’nın vezirliği varsa divan-ı hümayunda derecesine göre otururdu. Tersaneye geldiği zaman dava dinler “buyruldu” yazardı. Bahriyeye ait atamaları gerçekleştirirdi. Kendisine ait işler için hüküm yazma ve tuğra çekmeye izni vardı. Derya kalemine ait zeamet ve tımarların tevcihini yapardı. İlk defa verilecekle için sadrazama telhis sunardı. İstanbul’da bulundukları zaman Cuma namazından sonra sadrazam ile görüşürdü. Kaptan-ı derya unvanı 1867 tarihine kadar devam etti. Bu tarihte Bahriye Nezareti kuruldu.
Tersane Reisi: Kaptanpaşadan sonra en yetkili kişidir.
Tersane Kethüdası: Tersanenin düzeninden sorumludur. Kaptan paşadan sonra tersanenin hakimi konumundadır.
Tersane Emini: Tamirat ve alım, satım işlerinden sorumluydu. Bir muhasebe işleri
Azebler: Osmanlı bünyesinde ve tersane hizmetinde bulunan Azeblere bazı kaynaklarda tersane halkı bazı kaynaklarda ise tersane halkından bir grubu ifade eder. Tersane halkından kaptanlara 17. yüzyıla kadar reis denirdi. 1543 yılında tersane halkı 800 neferdi. Azebler reislerin emrinde çalışan, kereste, top taşıyan, gemilerde kalelerde okçu ve tüfek atar bir sınıftı.
Kalafatçılar: gemi yapıldıktan sonra gemilerin zift çekme işlemini yapan grup
Kumbaracılar: Kumbara, demir, barut ve kurşun parçaları ile dolduran havan topudur. 16, yüzyılda 500-600 kadardır. 17. yüzyılın sonlarında 40-50 nefer kalmıştır.
Levendler: Levend tabiri 15. yüzyıldan sonra kullanımı yaygındır. Güçlü kuvvetli denizcilerdir. Savaşçı sınıftır. Tüfek, kılıç veya mızrak kullanmaları yeterli idi. Donanma işleri bozulunca bazıları paşaların maiyetine girdi.
Kürekçiler: Savaşta alınan esirlerden, suç işleyenler ve avarız hanesi olarak yazılanlardan oluşurdu. Bunun dışında kendi isteği ile katılan gönüllüler de bulunurdu.
Aylakçılar: Ücretli sınıftı.
Kalyoncular: Daimi olmayan hizmet erbabı idi.
Kaptanpaşa Eyaleti
Kaptanpaşa eyaletine “Cezayir Eyaleti” de denirdi. Kaptanpaşaların 16. yüzyıl ortalarına kadar merkezi Gelibolu idi. Kaptanpaşa Eyaleti devletin sınırlarının genişlemesi üzerine 17. yüzyılda haslı ve salyaneli olarak iki kısımdan oluştu. Bunlardan Gelibolu, Ağriboz, inebahtı, Midilli, Sığacık, Kocaeli, Karlıeli, Rodos, Biga, Mezistre haslı Sakız, Naksos, Mehdiye salyaneli idi.
Derya Kalemi
Kaptanpaşa eyaletine bağlı sancakbeylerine Deryabeyi denilirdi. Kaptanpaşa eyaletinde tabi sancakların zeamet ve tımar tevcihatı “derya kalemi” diye zikredilen tersane defterhanesinden yapılırdı. Kaptanpaşa mühürlü tezkere verirdi. Bu çiftlikler önceden yaya ve müsellemlere verilmiş çiftliklerdi.
Osmanlı Bahriyesinde Kullanılan Gemiler
Osmanlılar denizcilik Venedik gemilerini örnek aldılar. Gemileri kürekli ve yelkenli veya yalnız yelkenli idi. Kürekle yürüyen gemilere genel olarak “çekdiri” denilir ve oturak adedi ile sınıflara ayrılırdı. Çekdirilerin en küçüğü “Karamürsel” en büyüğü ise “Baştarde” idi. Çekdiriler ince donanma ve büyük donanma olarak iki sınıftı. Yapılan her gemi denize törenle indirilirdi. Ayrıca donanma her ilkbaharda sefer çıkardı törenle çıkar törenlerde karşılanırdı. Sefer giderlerdi sefer olmadığı zamanda çevre güvenliğini sağlamak için mutlaka sefere çıkarlar. 17. kadar kürekli 19. kadar yelkenli daha sonra baharlı olmak üzere üç döneme ayrılıyor. Yelkenli gemiler büyük ve güçlü ama rüzgar olmazsa işlevsiz kalıyor. Kürekli gemilerde rüzgâr olsa da olmasa etkili oluyor.
Kürekle ilerleyen Gemiler
Uçurma: İnce donanma, süratli kayık,
Karamürsel: Marmara kayıkları, hem yelkenli hem kürekli,
Aktarma: Tuna’ da nehir gemileri
Çete Kayığı: Top çeken kayıklar’, nehirde,
Çamlıca: Nakliye gemileri
At kayığı: Çardak ile Gelibolu arasında tımarlı sipahileri taşımak için kullanılır. İki baş ve kıç tarafında 4 küreği vardır. Baş ve kıç kısmı rampalıdır.
Kancabaş: Hafif filo
Brolik: Hafif donanma,
Frikate: 10-17 oturaklı hafif donanma, her küreği 2-3’er kişi çeker,
Kırlangıç: İnce donanmanın karakol ve haberleşme işlerini gören ve yüz kişilik mürettebatı olan gemidir.
Şayka: 20-50 savaşçı alır, genelde Özi-Dinye arasında işleyen gemilerdir.
Çekelve: yük gemileri,
Mavna: 26 oturaklı, çift kürekli, iki katlı, kadırgadan yüksek gemi, Her küreği yedi kişi çeker, 24 pare topu vardır.
Kadırga: Kalyonculuğa geçinceye kadar donanmanın esasını oluştururdu. 25 oturaklı, her ktireği 4-5 kişi çeker.
Yelkenli Gemiler Bunlar iki veya üç direkli olarak iki sınıftır
İki Direkli Gemiler
Ateş gemisi: Savaş zamanında düşman donanmasını yakardı. Mevad-ı nariye ile dolu idi.
Şalope: Muharebe gemisi, 12 topu vardı.
Brık: Ambarsızdı. Seridir, topu bulunurdu,
Uskuna: 16 topu vardı.
Üç Direkli Gemiler
Korvet: Harp gemisi, güvertede 20-30 topu var.
Barça: Harp ve nakliye gemisi,
Kalyon: Ambarlı gemidir.
Fırkateyn, Ambarlı gemi, güverte ve ambarda topu vardır.
Gemilerin Denize indirilmesi
Osmanlı Devleti Bahriye Teşkilatı tersanede yapılan gemilerin denize indirilmesi tören ile olurdu. Müneccimbaşının tayin ettiği günde padişah bizzat eşlik ettiği tören düzenlenirdi. Gemi padişah ve önde gelenlerin gönderdiği kumaşlarla donatılırdı. Kurbanlar kesilir ve emeği geçenlere derecelerine göre hilatlar giydirilirdi.
Osmanlı donanması her sene ilkbaharda sefere çıkardı. İlkbaharda sefere çıkması 1502 senesinde II. Bayezid zamanında adet olmuştur. 19. Yüzyılın ortalarına kadar devam et 17. yüzyıldan itibaren Kazaklardan korunmak için küçük bir donanma hazır bulundurulurdu. Donanma Akdeniz’e çıktıktan sonra savaş tertibatı alırdı. 17. yüzyıldan itibaren yelkenli kalyonlar önde gider, onların arkasında mavnalar sonra da kürekli gemiler yürürdü. Donanmanın denize açılması ile de törenler düzenlenirdi. Kış dönmeden dönen gemiler için de tören düzenlenirdi. Gemiler tersane önüne demirlenirdi.
Sonuç
Osmanlı Devleti Bahriye Teşkilatı; 17. yüzyılın ortalarına kadar kürekli gemiler dönemi, 19. yüzyılın ortalarına kadar yelkenli (kalyon) gemiler dönemi, imparatorluğun sonuna kadar da buharlı gemiler dönemi olarak anılmaktadır.
Barbaros Hayreddin Paşa kendi bilgi ve donanımıyla dönemine damgasını vurmuştur. Sadece denizci olmakla kalmamış aynı zamanda zapt ettikleri gemileri inceleyerek gemi onarım ve inşasında uzmanlaşmıştır. Yelkenli büyük gemiler rüzgar estiğinde hızlı yol aylar da durgun havalarda hareketsizdi. Küçük limanlara koymaya elverişli değillerdi. Osmanlı donanması kürekle hareket eden ve yelkeni yardımcı olarak kullanan çekdiri sınıfı gemiler oluşturuyordu.
Osmanlı denizciliğin ilk döneminde gemi sayısında önemli iniş ve çıkışlar vardır. Denizcilik 17. yüzyılın ortalarından itibaren eski önemini kaybeder. Kürekli Osmanlı donanması düşman kalyonlarına karşı koyamaz. Bu yüzyılın sonunda kalyonların ve bazı yelkenli gemilerin artması ve 18. yüzyılın başında Mezamorto Hüseyin Paşa’nın donanmasındaki yenilikleri Akdeniz’de yine Türklerden söz edilmesi sağladı.
Osmanlı’nın denizcilik tarihindeki en büyük zayiatı İnebahtı’da 75, Girit seferinde 70′ fazla, Çeşme’de 30, Navarin’de 57 gemisinı kaybederek yaşadı. İnebahtı deniz savaşı kürek devrinin sonu yelkenli devrinin başı sayılır.