Osmanlı Devleti’nde Saltanat Usulü
Osmanlı Devleti’nde saltanat usulü, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim şeklini ve tahtın nasıl geçtiğini belirleyen bir sistemdir. Saltanat, Osmanlı İmparatorluğu‘nun en üstünde bulunan siyasi ve idari otoriteyi ifade eder.
Osmanlı Devleti’nde saltanat, aile içindeki bir hanedana aitti. İmparatorluğun kurucusu olan Osman Bey’in soyundan gelenler, saltanatın sahibi olarak kabul edildi. Bu hanedanın üyeleri, padişah unvanını taşıyarak Osmanlı İmparatorluğu’nu yönettiler.
Saltanatın geçiş şekli ise genellikle babadan oğula geçiş şeklindeydi. Padişahın ölümü veya tahttan feragat etmesi durumunda, tahtın yeni sahibi olarak en yaşlı oğul veya uygun görülen bir varis atanırdı. Bu atama genellikle padişahın vasiyeti veya Divan-ı Hümayun adı verilen danışma kurulu tarafından yapılırdı.
Ancak saltanatın geçiş süreci her zaman sorunsuz olmamıştır. Osmanlı İmparatorluğu tarihinde bazen taht kavgaları ve iç çekişmeler yaşanmıştır. Bu durumlar, hanedan üyeleri arasındaki rekabet ve güç mücadeleleri nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Saltanat usulü, Osmanlı Devleti’nin var olduğu süre boyunca genel olarak devam etmiştir. Ancak 19. yüzyılda Avrupa’da gerçekleşen siyasi ve sosyal değişimler, Osmanlı İmparatorluğu’nda da etkisini göstermiş ve saltanat usulüne yönelik eleştiriler ortaya çıkmıştır.
Sonuç olarak, Osmanlı Devleti’nde saltanat usulü, hanedanın soyundan gelenler arasında tahtın geçişini belirleyen bir sistemdir. Bu sistem, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetiminde önemli bir rol oynamıştır.
Osmanlı Devleti’nde Kardeş Katli
Osmanlılarda bir saltanat kanunu olmadığından dolayı ölen hükümdarın yerine hangi oğlunun geçeceği hakkında bir kanun yoktu. Ancak liyakatli olanın getirilmesi esastı. I. Murat’ döneminde ülke padişah ve oğullarının malıdır anlayışı oluştu. Cülus töreni, yeni padişahın da tahta çıkışını ifade ettiği gibi aynı zamanda da eski padişahın cenazesi törenidir. Yeni padişah ile birçok şey değişir yeni beratlar gönderilir. Eski padişahın tuğrası artık geçeriz sayılır.
Kardeş katlini yasalaştıran Fatih bu konuda oldukça eleştiriliyor. Ancak Fatih’ten öncede süregelen bir kardeş katli geleneği vardı. Zira Osmanlı Devleti’nde kardeş katli, kuruluştan itibaren var olan bir uygulama idi. En başında Ertuğrul Gazi öldüğü zaman Osman Gazi, kardeşi Dündar Beyi öldürüp beyliğin başına geçmişti. Osman Gazinin uyguladığı tahta geçme kuralı daha sonra Orhan Gazi’nin tahta çıkışmasıyla da tam olarak yerleşti. Bir başka örnek ise I. Kosava Savaşı’nın ardından I. Murat öleceği anlaşılınca taht sorunu ortaya çıktı. Oğulları Y.Bayezid ve Yakup Bey arasından birisi tahta geçmeliydi. Devletin içindeki seçkin kimseler Bayezid’ı tahta layık gördüler ve Yakup Beyi boğdurup öldürdüler. Bu ve bundan sonra görüleceği üzere Osmanlı Devleti’nde, devlet ileri gelenlerinin hangi kardeşin tahta çıkmasını belirlemede önemli rol almışlardır.
Ekberiyet Sistemi
Yavuz Sultan Selim yaşça küçük olmasına rağmen diğer kardeşlerini bertaraf ederek tahta geçmeye muvaffak olmuştur.
I.Ahmet sancağa gönderme usulüne kaldırarak ekberiyet sistemini getirmiştir. Saltanat ilk defa I. Ahmet ‘in ölümünün ardından babadan oğula geçmemiştir. I.Ahmet genç yaşta tahta geçtiğinden henüz saltanatın devamını sağlayacak bir oğlu yoktu. Bu yüzden ondan öncekilerden farklı olarak tahta geçtiğinde kardeşi öldürülmedi. Bir şehzade dünyaya gelince I. Ahmed kardeşinin öldürülmesini istese de Mustafa’nın şuurun yerinde olmamasından dolayı öldürülmesinin önüne geçildi. Ahmet vefa edince oğulları küçük olduğundan tahta kardeşi Mustafa’nın geçmesi uygun görülmüştü.
4. Murad öldüğünde kardeşi İbrahim ilk etapta inanmayarak tahta geçmek istememiş. Sonra yoğun çabalar sonucunda inanmış ve tahta geçmiştir.
Şehzadeler
Padişahın çocuğu doğduğunda erkek olursa 7 kez, kız olursa 3 kez top atılır ve gelenek üzerine Beşik Alayi töreni yapılırdı. Doğumun üçüncü günü valide sultan, altıncı gün ise sadrazam beşik gönderirdi. Ayrıca divan heyetinin bulunduğu bir tören gerçekleştirilirdi. Doğduktan sonra ilk olarak bir sütanne ve dadı, bir yaşına geldiğinde lala, altı yaşına gelince de hoca atanırdı. Şehzade hocalarının, ilmiye sınıfının en yüksek mevkii olan şeyhülislamlık ile aynı kademede görülmesi dikkate değerdir. Şehzadeler çok titiz bir eğitimden geçirilirdi. Şehzadelerin haremdeki ilk dersi Beydi Besmele idi. İyi bir dövüşçü ve ata binici olarak yetiştirilir.
Osmanlı’da sünnet düğünü, şehzadenin halka takdimidir. En çok konuşulan sünnet düğünü, 1582’deki III. Mehmed sünnet düğünüdür. Hanedan kadınlarının düğünleri de bu törenlerde birleştirilirdi. Böylelikle fazla masrafın önüne geçilirdi. Sünnet olan şehzadeler annesiyle sancağa çıkarılırdı. Sancağa, 7 yaşında çıkanlarda oldu, 21 yaşında çıkan da oldu. Saraydaki ekibe benzer bir mahiyette şehzade sancağa giderdi. En önemli sancaklar Manisa, Amasya, Kütahya’dır. Rumeli’de sancak verilmez bunun nedeni Çelebi Mehmet döneminde yaşananlar yani Avrupa’dan yardım alarak isyan çıkarabilme olasılığının fazla olmasıdır. Ancak ilerleyen süreçte bu sistem kaldırıldı. 16. asrın sonralarına doğru şehzadeler saray dışına çıkarılmadı. Şimşirlik denilen yerde hizmetlerinde bulunan birkaç cariye ile birlikte sıkıntılı ve korku içinde bir hayat geçirdiler. Bunun en önemli amacı şehzadenin yönetimde deneyim kazanmasıdır. Ayrıca gönderildikleri bölge Anadolu beyliklerinin merkezi olduğu için en ufak bir hakimiyetsizlik durumunda bölgenin isyan edebilme olasılığı yüksekti bu yüzden hanedandan birileri buralara atanırdı.
Yorum